23 Aralık 2013 Pazartesi

BAŞAK BURCU PSİKOLOJİK VE ORGANİK FONKSİYONLARI...





BAŞLICA ORGANİK FONKSİYONLARI:

Bağırsaklar: Üç bölüme ayrılır; 1) İnce Bağırsaklar; Mideden sonraki ilk bölüme oniki parmak bağırsağı; Duedonum denir. Sonra gelen kümeleşmiş boş bölüme Jejunum ve son kıvrımlı bölgeye ise İleum adı verilir. Duedonuma Karaciğerden safra, Pankreastan amilaz, lipaz, tripsinojen ve kimotripsinojen enzimleri gelir. Burası bütün besinlerin kimyasal sindiriminin yapıldığı ve sona erdiği yerdir. İnce bağırsak duvarından kana sekretin, bağırsak içine laktaz, maltaz, sükraz, enterokinaz ve erepsin enzimi salgılanır. 2) Kalın Bağırsak; Sindirilemeyen besin artıklarının (posa) toplandığı ve taşındığı yerdir. Su, mineral ve vitaminlerin büyük bir bölümü burada emilir. Kalın bağırsakta B ve K vitamini sentezleyen bakteriler vardır.Kalınbağırsak karın boşluğunu çerçeveler; sağ taraftan yukarıya karaciğere doğru gider ve "yükselen kolon", mide altından geçerek "enine kolon" ve oradan da aşağıya doğru inip "inen kolon" aşağıda göden bağırsağı adını alarak anüsle son bulur. 3) Kör Bağırsak; İnce bağırsakla Kalın bağırsağın birleştiği yerin alt tarafında kalan bağırsak parçasıdır. Körbağırsağın "Apandis" adı verilen ve kimi zaman iltihaplanarak "Apandisit"hastalığını oluşturan içi boş bir çıkıntısı vardır.
Yediğimiz besinler sindirim süreci içinde önce parçalanır sonra emilerek kana karışır, işe yaramayan posalar da dışarı atılır. Organik bir süreç olan "Parçalama ve Emilme" fonksiyonlarının psikolojik karşılığı "Analiz ve Kusursuzlaştırma” dır.
Bağırsak Rahatsızlıkları: Bağırsak kanseri, Kabızlık, İshal, Crohn hastalığı, Ülserli Kolit, Çöliak Hastalığı (Glütene karşı aşırı duyarlılık), Apandisit, Aşırı duyarlı bağırsak sendromu-İBS (Yiyeceklere karşı duyarlılık, Laktoz duyarlılığı, Çay,kahve ve alkol), Kandida alerjisi vb. sayabiliriz.

Dr.G.L.Engel, KOLİT rahatsızlığı olan hastaların, kendilerine özgü bir kişilik yapıları olduğunu savunmuştur. Ona göre bu kişiler aşırı titiz, ince eleyip sık dokuyan, takıntılı-zorlayıcı (obsessif-kompulsif), kararsız, aşırı derecede düzenli, katı kurallara sahip, aşırı mantıklı ve yoğun kaygılı kişilerdir. Diğer bir örnek de ÜLSER hastalığıdır. Midedeki salgıların işlevi duygulardan şiddetle etkilenir. Normal olarak mide çeperleri, hidroklorik asit gibi güçlü salgılardan korunur. Ancak, bu doğal savunma bozulduğunda mide kendisine ait bir parçayı da sindirmeye başlar.Yani mide zarı midenin kendi salgısı tarafından delinir. Bir tıp deyimi vardır; "Ülser sizin yediğiniz şey değil, sizi yiyen şeydir”. Ülser en çok Başak-Yengeç karışımı olan insanlarda görülür. Burada bir parantez açıp bu iki burcun "Kendi kendini yeme sendromu"na değinmek gerekir. (Yengeç'in çağanoz cinsi ağa takıldığında bir anda kendi kendini yiyip içini boşaltır- Başak kıstırıldığında ya dudaklarını ya tırnaklarını ya da tırnak etini yer bitirir). Çoğu sindirim bozukluğunun aslında ruhsal kökenli olduğu doktorlarca bilinmektedir. KABIZ rahatsızlığının altını kazıdığımızda karşımıza, katı düşünce kalıpları, aşırı kuralcı ve kontrolcü davranışlar, inat ve bırakamama modeli çıkar. İSHAL de ise; korku, reddediş, kaçış gibi bunalımlı davranışlar etkendir.

Cıva Zehirlenmeleri: Hava-Toprak-Su kirlendikçe vücudumuza giren cıva miktarı artar. Cıva zehirlenmelerinin etkileri en çok sinir sistemi üzerinde görülür. Gebelikte cıva zehirlenmesine maruz kalan kadınların beyin kanamalı, küçük kafalı ve geri zekalı çocuklar doğurduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca cıvalı diş dolguları da çeşitli reaksiyonlara yol açar; Bağışlık sistemini zayıflatabilir, ağızda bir takım elektrik akımları (Galvanizm) oluşabilir, çiğneme esnasında ağızdan cıva buharı salınabilir, ağızdaki bakteriler cıvayı, cıva metile dönüştürerek daha zehirli bir cıva bileşimi oluşturabilir, deride ürtiker ya da egzamaya benzer döküntüler olabilir.

Mide-Bağırsak Gazları ve Geğirme: Gaz genellikle mide-bağırsak yolundaki bakterilerin yol açtığı fermantasyondan kaynaklanır. Yediğimiz yiyecekler (özellikle baklagiller) de gazı artırır. Geğirme ise çok acele yemek yerken bol hava yutulmasından kaynaklanır. Hidroklorik asit ve pepsin azlığı midede bakterilerin aşırı çoğalmasına, bu da besinlerin hemen fermantasyona uğrayıp gaz üretmesine neden olabilir. Sonuç olarak mide şişer ve geğirme başlar.

Parazitler, Bakteriler, Virüsler, Mantarlar - Bulaşıcı Hastalıklar: Parazitler (Askarit, Bağırsak solucanı, amip vb.) bağırsaklara yerleşerek besinlerimize ortak çıkan asalaklardır. Bakterilere gelince insan kolonunda çok miktarda bulunur. Bunların bir çok önemli işlevleri vardır. Kolondaki ve dışkıdaki bakteri miktarı gram başına on milyardır ki, bu da bedenimizde insan hücresinden çok mikrop hücresi barındırıyoruz demektir. Kandida Albicans denen mantarın kalınbağırsakta aşırı çoğalmasının başlıca nedenleri antibiyotik kullanımı, aşırı karbonhidratlı gıdalar, gebeliği önleyici haplar, östrojenler ve stroidlerdir. Kandida alerjisi ayrıca mide-ağız ve vajinada yaygın olarak görülür. "Louise Pasteur" sayesinde virüslerle başa çıkmayı öğrendik. Dr.Marvin Stein’ın tespiti öğrenmemiz gereken başka bir gerçeği işaret etmektedir; “Hastalığa neden olan şeyin sadece bir bakteri ya da virüs olduğuna ilişkin eski görüşler artık geçerli değildir. Bakteri ya da virüslerin ev sahibi de hastalıkta en az onlar kadar önemli rol oynamaktadır.” Başak en güçlü özelliği olan ayrıştırma ve saflaştırma sayesinde sapla samanı birbirinden kolaylıkla ayırabilir, verimli olanı içte, verimsizi ise dışta bırakabilir. Sindirim Sistemini kapsayan başlıca bulaşıcı hastalıklar; Sarılık, Tifo, Dizanteri, Kolera vb.dir. Burada Başak temasıyla birlikte, Jüpiter (Karaciğer-Safra Kesesi), Ay (Mide-Pankreas), Güneş (Timüs bezi ve bağışıklık sistemi) ön plandadır. Ayrıca bulaşıcı-deforme edici özellikleriyle “Büyük Yıkıcı” olarak ünlenen Pluto ve ateşli-iltihaplı cephanesiyle ”Güdüsel Savaşçı” unvanına sahip Mars da devrededir.

Karın Bölgesi: Ağrı ve spazmlar, Fıtık (Başak temasıyla birlikte Mars-Uranüs sert açıları etkilidir.)

Hastalık Hastalığı: Başak burcunun yönettiği 6. ev temaları içinde sağlık önemli bir yer tutar. Dolayısıyla o aynı zaman da Sağlık Bakanımızdır. Böylesi hayati önem taşıyan bir konuda Başak'ın “hastalık hastalığı”ndan muzdarip olması 6.evin sağlıksız işlemesine yol açar. Psikiyatrist W. Ellerbroek’in inancına göre hastalık "size olan " bir şeyler değildir, "sizin yaptığınız” davranışlardır. “Hastalıklar, gerçek dünyanın yanlış yorumları ve o dünyaya yönelik mücadeleleridir. Eğer olayların nasıl olması gerektiğine ilişkin kurduğunuz hayaller, olayların oluş biçimine uymuyorsa, başınız derde girer. Bu konuda bir şeyler yapabileceğinize inanıyorsanız kızgınlık duyarsınız. Bir şeyler yapamayacağınıza inanıyorsanız bu kez de depresyona girersiniz.” diyor. (Ellerbroek daha önceleri bir cerrahtı. Ancak, insanları kesip biçmek yerine onların dünyaya bakış açılarını değiştirmenin daha önemli olduğuna karar verince cerrahlığı bırakıp psikiyatrist oldu) Burada Satürn (Kronik-Fobik) ve Neptün (Çözücü-Bozguna uğratıcı), Pluto (Takıntılı-Saplantılı) zorlayıcı açıları etkilidir.

BAŞLICA PSİKOLOJİK FONKSİYONLARI:

Analiz Yeteneği: Başka hiçbir burç kendisini serinkanlılıkla parçalara ayırarak böyle inceleyemez. Başak, bütünü oluşturan birime hakkını verir. Parçalardaki bozukluğun bütünü tehlikeye sokacağını bilir. Bu nedenle bütün parçaları tek tek elden geçirir, sarmal bir düzen oluşturacak şekilde yeniden bir birine ekler. Böylece her hangi bir parça alınıp ayrıntılarıyla incelendiğinde diğer bütün parçaların toplam bilgisi elde edilir. Analiz sürecindeki en büyük risk “Ağaca bakmaktan, Ormanı görememek”tir.

Mükemmeliyetçilik: Başak'ın en ağır misyonudur. Aslında onun en büyük derdi “Mükemmeliyetçilik” kelimesinin olumsuz çağrışım içermeyen bir eşanlamlısının olmamasıdır. Kusursuzluk onun yaşayabileceği en doruk deneyimdir. Ne var ki doruklar aynı zamanda daralma noktalarıdır. Bir anda tepe taklak olup nevrozların ayak dibine yuvarlanma riskini de beraberinde taşır. Gene de Başak'ın standartları yüksektir ve kolay pes etmez. Zodyağın 1.evle başlayıp 6.evle biten alt dilimin en son durağıdır o. Ufkun altındaki 6 dilimlik ilk bölümde "BEN" bilinci vardır. Ufkun üstündeki 6 dilimlik ikinci bölümde ise "BİZ” bilinci yer alır. Başak, BEN bilincinin bilirkişisidir. BEN bilincini kusursuzlaştırmadan, BİZ bilincinin kavranamayacağını içgüdüsel olarak bilir. Bu nedenle oturur hiç üşenmeden BEN bilincinin uzun uzun raporunu hazırlar ve 7.ev sınırında bekleyen Terazi burcunun eline tutuşturur. Derin bir nefes alır. Bundan sonra ne mi olur? Onu da önümüzdeki bölümde göreceğiz.

Eleştiri ve Yargı Mekanizması: Başak'ın çıkmaz sokağıdır. Hem kendini hem de başkalarını acımasızca eleştirir, yargılar, suçlar. Sürekli şikayet eder. Öz güveni zayıftır. Kendini beğenme ve sevme konusunda ciddi problemleri vardır. Sevgiye, ilgiye, şefkate hararetle ihtiyaç duyduğu halde, tam tersi "ihtiyaçsızmış” gibi davranır. Bilinçsizce "Aslını” inkar eder, kendini olduğu gibi kabul etmekte zorlanır, serde Mükemmeliyetçilik olduğundan sürekli "olması gerektiği hali” kritik eder, fakat bir türlü beğenmez. Bu duygusunu etrafına da yansıttığından başkalarını beğenmekte ve olduğu gibi kabul etmekte sorun yaşar. ”Armudun sapı-Üzümün çekirdeği” diyerek ince eleyip sık dokur. Yüzeydeki Çok bilmiş, Akıl Hocası, Ahlak kumkuması kimliğin altında, acıdan ve suçluluk duygusundan kıvranan çıplak hali saklıdır. Başak bu çıkmaz sokaktan eleştiriyi analize (kurşunu altına) dönüştürmeyi başardığında ve insanları yargılamak yerine sevmeyi denediğinde (Bölünmeyi Bütünleşmeye) çevirdiğinde kurtulabilir.

Güçlü Mantık-Zayıf Duygular: Bu konuda Ata Ruhum Jung’un tespiti çok isabetli; "Bildiğiniz gibi Tabiat, yüksek bir zekaya aynı zamanda ruh yeteneği de verecek kadar cömert değildir. Kural olarak, birinin olduğu yerde diğeri bulunmaz ve bir yetenek kusursuz bir biçimde var ise bu, genellikle diğer yeteneklerin pahasına gelişmiştir. En iyi koşullarda birbirinin önüne çıkan akıl ile duygu arasındaki zıtlık, insan psişesinin tarihinde acı dolu bir sayfadır.” Başak Mantık dersinde Aristo’nun ruhuna rahmet okutabilir, ama duygularıyla ne yapacağını gerçekten bilemez. Dışarıdan bakıldığında duygusuz izlenimi verebilir, ama onun çilesi duygularıyla temas kurmakta çektiği ıstıraptır.

Hizmet etme ve Servis verme Kapasitesi: Bu konuda hiç kimse Başak'ın eline su dökemez, çünkü o hizmet etme ruhuyla dünyaya gelmiştir. Hizmet etmek aynı zamanda onun servis kanalıyla kendini ifade biçimidir. Kendine ve başkalarına yararlı olduğu zaman doyuma ulaşır, mutlu olur. Buradaki en büyük tuzak hizmet uğruna kendi değerini un ufak ederek pas pas olmasıdır. "Gördüğün servis kadar servis" ilkesi onu bu aşırılıktan koruyabilir, ama gene de bu onun kör noktasıdır ve istismara açıktır. Çoğu insan için sıradan bir eylem olan hizmet, Başak için bir Aşk, bir İbadet'tir.Hani, Hizmet görücüye çıksa onu hiç kimselere kaptırmayacak tek talibi Başak'tır.

Bakirelik Sembolü (Saflık): Steven Forrest’in görüşü sanırım konuya açıklık getirecektir; “Bakire. Bütün semboller içinde anlaşılması en zor olanı. Bakireliği deneyimden yoksunluk olarak düşünürüz. Ama o deneyimsizliğin sembolü değildir. Namusluluğun veya cinsel dürtüden kaçmanın sembolü de değildir. Bakire Saflığın imgesidir. Onu hiçbir şey sahiplenmemiştir. Hiçbir şeye bağlı değildir. Yine de burada, yeryüzündedir. Dünya mükemmellikten başka bir şey istemeyene ne sunabilir? Bakire ne yapabilir? Soğuk, mesafeli Meryem Ana gibi bekler. Kendisi üzerinde çalışır ve yardım edebileceği yerde yardım eder.” Başak diğer insanlara örnek olabilmek için önce kendini daha saf, daha rafine hale getirebilmek için didinir durur.

Doğruluk: Başak doğruluğun da ötesinde dosdoğrudur. Hilesi hurdası yoktur. Diğer gezegenlerle çok ağır bir etkileşimi olmadığı sürece yalanla-dolanla da bir işi olmaz. Dolaylı bir tarzı yoktur. Tersine direkt, net ve kesin tavırları vardır.

Düzen-Tertip-Plan-Program: Yaşamda bu özelliklerin hepsine yer vardır, sorun bu özelliklerin başka hiçbir şeye yer bırakmayacak kadar tüm yaşamı kaplamasıdır. Başak karışıklık ve dağınıklığa gelemez. Bu nedenle karşı komşusu Balık'la pek fazla haşir-neşir olmayı sevmez, ama ondan öğreneceği çok şey vardır. Hayatı hiç birimiz süper organize bir şekilde yaşayamayız, bazı şeyler mutlaka bizim kontrolümüz dışında gelişir. Ama Başak'ın kaos'tan aklı çıkar. Onun dünyasında her şeyin adı konmalı, her şey yerli yerine oturmalıdır. Bulunduğu eksende "Bırakma-Bırakamama”temasıhakimdir. Bu temada Balık “Bırakma”, Başak ise “Bırakamama” ayağında yer alır. İkisinin de birbiriyle teması kaçınılmazdır. Başak'ın, ruh ve beden sağlığı açısından ara sırada olsa kendisini evrenin akışına teslim etmesinde fayda vardır.

Ciddiyet ve Resmiyet: Başak serin ve mesafelidir. Görgü kurallarına "Emily Post" kadar sadıktır. Saygısız ve pervazsız insanlardan hoşlanmaz. Vıcık-vıcık ilişkiler, ense-tokat şakalaşmalar ve geyik muhabbetleri ona göre değildir. Teklifsiz bir şekilde ona yaklaşmaya kalkarsanız bir bakışıyla sizi yerinize oturtur. Durun bakalım! Suyun bile bir ısınma süresi varken, siz nasıl oluyor da bir anda böyle fokur fokur kaynıyorsunuz. Niyetiniz onunla yakınlaşmaksa sabırlı olmak ve sonuca değil sürece önem vermek zorundasınız. O sizi bir dizi testten geçirmeden, yedi göbek ötenize kadar analiz etmeden (İyi hal kağıdı getirmeniz de gerekebilir) ne gönlünün ne de evinin kapılarını asla açmaz. Başak gerçekten çetin cevizdir. Bu kilitli sandığı zahmetsiz açamazsınız. Her katmanı sabırla ayıklamak zorundasınız. Önce, Yeşil dış kabuk (buruk-acı) sonra Sert orta kabuk (zorlu-hırçın), daha sonra ara İç zar (utangaç-çekingen) en sonda enfes beyaz iç (zahmete değer öz) bulunur. Bir lokmada yutmaya kalkarsanız ya dişleriniz ağzınıza dökülür ya da midenize oturur. (Yükselen Başak ya da Ay ve Venüs Başak'ta- Yükselen Oğlak ya da baskın konumdaki Satürn de aynı kilitli yapıyı verir.)

Utangaçlık-Çekingenlik-Mahcubiyet: Bu konu da J.A.Bertrand’a başvuralım, bakalım o ne diyor; “Başak çılgınlık derecesinde usludur. Ara sıra çılgınlıklara kalkışsa da, bunu çok uslu bir şekilde yapar. Başak'ı çılgınlıklar yapmaya yüreklendirmek zordur. Küçük tutkular Başak'ın başını döndürür, büyük tutkular birkaç beden büyük gelir. Başak'a küçük bir çılgınlık teklif edin, sizi çılgınca cüretkar bulacaktır; orta boy bir çılgınlık teklif edin, zırdeli olduğunuza hükmedecektir.” Buna bir de Başak'ın “El-alem ne düşünür, ne der” fobisini ekleyebiliriz. (Yükselen Başak, Ay ve Venüs Başak'ta içinde aynı şeyler geçerlidir.)

Temizlik-Titizlik, Takıntılı düşünceler-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder