26 Ekim 2013 Cumartesi

HAYAL KURALIM.





İnsanların birçoğu, içlerinde büyük bir çaresizlik yaşar. Sessiz fırtınaların içinde çaresizce bekleyip dururlar. Hayal kuramazlar, hayal kurmaktan da korkarlar. Duygularından kaçmak isterler. Bir sorun varsa, kaçarak kurtulmaya çalışır insanlar. Kaçarlar ama kaçtıkça sorunda peşlerinden gelir, hem de büyüyerek gelir. Örneğin, aldatılmaktan korkan bir insan, aslında ilişki kurmaktan korkar ve kaçar aslında. 

Duygular bize rehberlik eder. Kendimizi iyi hissettiğimiz de, bize iyi hissettiren şey nedir? Ya da iyi hissetmemiz için, ne olması gerek? Bir şey mi bekleyeceğiz? Şu an kendimi iyi hissetmemek için bir engel mi var? Şu bir gerçek, kendimi iyi hissetmem için hiçbir nedene ihtiyacım yok. Hayattaysam, nefes alıyorsam, minnettar olmalı kendimi iyi hissetmeliyim.

“Neysek ve neredeysek oyuzdur, çünkü ilk önce onu hayal etmişizdir.” Donald Curtis.

Hayatında herhangi bir zorlukla karşılaşan insanlar; “Dünyanın yükünü omuzlarımda hissediyorum” derler. Bu bizim oluşturduğumuz bir düşünce biçimidir. Sonucu ise çözümsüzlüktür, felakettir. Bu düşünce kalıbı bize ait, o halde kurtulmak ta yine bizim elimizde. Ne yapmak gerek? Dünyayı omuzlarımızdan indirip yere bırakmakla başlayabiliriz. Ya da “yolun sonuna geldim” diye düşünen birine, “U dönüşü yap, devam et” demek çok mu anlamsız olur. J

Yaşamın mevsimleri var. Her zaman, yaz, bahar olacak diye bir şey yok. Bazen sonbaharı, bazen kara kışı yaşıyoruz hayatlarımızda. Bu durumda, fırtınanın ortasında kaldığımızda, ya çıkış yolu bulacağız, ya da atalete kapılıp donup kalacağız. Çözümsüzlük bizim kabul edebileceğimiz bir şey değil...

Bunun en güzel örneği liderler. Tarihe geçen karizmatik liderler. Antik çağlardan günümüze kadar uzanan zaman diliminde, tarih sahnesinde birçok olay yaşandı. Ülkelerin, milletlerin kaderinde birçok dönüm noktası yaşandı. Atalete kapılan devletler, milletler bu sahneden yuvarlanarak düştü. Duruşu, görüşü, düşünce yapısı olgunlaşanlar ise adından bu gün bile bahsettiriyor. 

Bir düşünsenize; Sultan Mehmed, “İstanbul’un surları çok yüksek, alamayız bu şehri” diyerek geri dönseydi, bu gün “FATİH” adıyla anılmazdı. Sultan Süleyman; hayalini kurduğu büyük imparatorluk için yola çıkmasaydı; bu gün “Muhteşem Süleyman” diye anılmazdı. Mustafa Kemal, “düşman çok kalabalık, çok üstün, her yer kuşatılmış, elden bir şey gelmez” deseydi; bu gün “ATATÜRK” diye bir lider tarih sahnesinde var olamazdı. Şimdi hayal kurma zamanı...

Şu halde peşinden koştuğumuz amaç ne? Hayatta; tozu dumana mı katmak istiyoruz, yoksa bunu yapanların arkasından bakmak mı? 

Önce isteriz, sonra düşünürüz ve hayal etmeye başlarız. Hayal kurmak yanlış anlaşılıyor aslında. Bu kadar sorun varken, hayal etmenin ne yeri ne de zamanı diyebilirler size. Ya da “imkansızı” istiyorsun diyebilirler. Unutmayın ki, hayal gücü her engeli aşmanıza yardımcı olur. Karamsar hayaller kurmayın, bunun iyi bir sonucu olmaz. Önce bir şey hayal edilir. Sonra maddeye dönüşmesi için çalışma başlar... 
Büyük liderler, önemli buluşların sahipleri, önderler hayallerinin peşinden gitmeye korkmamıştır. Onların hayalleri, hedefleri haline gelmiştir. Hedefi olan insan, amacı olan insandır. Hayalleriniz sizi hayata bağlar, motive eder, enerji verir. Hayallerinize sahip çıkın. 

Ne işle uğraşırsanız uğraşın, kaç yaşınızda olursanız olun mutlaka  kuracağınız hayaller vardır.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder