26 Eylül 2013 Perşembe

SU MUCİZESİ.




Fransız bilimadamı Dr. Jacques Benveniste yaptığı araştırmalarda DNA hücrelerinin belli bir frekansta foton (ışık) yaydığını, farklı hücrelerin farklı frekansta titreştiğini, farklı titreşimdeki iki hücre yan yana geldiğinde yeni bir frekans oluşturup birlikte bu frekansta titreşmeye başladıklarını ve elektro manyetik dalgalar ile bir çağlayan yaratıp ışık hızında yolculuk ettiğini keşfetmiş. 1980′lerde başlattığı çalışmalarında suyun hafızası olduğunu anlamış. Suya bir madde ekleyerek bunu 1 milyon kez sulandırmış ve özel bir alet ile aşırı hızda sallayarak o maddenin yok olacağını tahmin etmiş ama hala maddenin suda mevcut olduğunu görünce deneylere defalarca milyonlarca kez daha sulandırarak devam etmiş. Anca
k ne kadar sulandırsa da suyun içine en başta eklenmiş olan maddenin yok olmadığını tespit etmiş. O zaman suyun yüklenen maddeyi bir şekilde hafızaya kaydettiğini anlamış. Bir başka deneyinde suya bir zehir yerine sadece zehirin frekansını yüklemiş ve aynen zehirin kendisi eklenmiş gibi içine koyulan sinekleri öldürdüğünü görmüş.
Benvenistenin araştırmalarını şüphe ile karşılayan Queens Belfast üniversitesi Profesörü Madeleine Ennis Avrupa ülkelerinde yelpazelenen bir araştırma grubuna katılmış. Fransa, İtalya, Belçika, ve Hollanda’dan oluşan ekip Profesör M. Roberfroid tarafından koordine edilmiş.
Belçika Katolik Üniversitesinde Benvenistenin kullandığı orijinal deneyin daha rafine edilmişini kullanarak yapılan uygulamayla ilgili her dört laboratuardaki bilim adamları deney solüsyonlarının içinde ne olduğunu bilmeden çalışmışlar. Hatta tüplerin bazılarında sadece saf su varmış.
Tüm deney bağımsız bir bilim adamı tarafından koordine ediliyormuş. Bu kişi tüm solüsyonları kodluyor ve bilgiyi topluyormuş ama deneylerde bil-fiil çalışmıyormuş, bu yüzden yalan ve dolana yer kalmamış.Yapılan tüm deneyler Benveniste’nin sonuçlarını desteklemiş.
Benveniste buna karşılık “12 sene önceye, bizim başladığımız noktaya gittiler” demiş. Benveniste ayrıca “Biokimyevi maddelerin yaydığı sinyal kaydedilip internet aracılığı ile dünyaya yayılabilir ve bu sinyal biyolojik hücreleri sanki gerçekte o madde varmış gibi etkileyip değişim yaratır” da demiş.

Unutmayalım ki; insan bedeninin %85′i sudur. Düşüncelerimiz ve konuştuklarımız bedenimizdeki suya kaydedilir ve o kalitede yaşarız. Şeklimizi, sağlığımızı ve hayatımızı biz oluştururuz. Yaşam muhteşem bir enerjisel danstır, frekansların uyumu, birleşmesi, çatışması, aşağı-yukarı, sağa-sola, zıt yönlere dalgalanmasının dansı.

24 Eylül 2013 Salı

BURÇLARIN GÜÇLÜ YÖNLERİ.



BURÇLARIN GÜÇLÜ YÖNLERİ...


KOÇ: Eğer istiyorum derseniz elde edemeyeceğiniz hiçbir şey yoktur. Küçük hedefler yerine büyük düşünmeye çalışın. İçinizdeki dürtüleri, kazanmak adına odaklayın. Çünkü sizler kuvvetli bir yaşam enerjisinin en önemli temsilcilerisiniz. Zirveye tırmanmak için, birilerinin desteklemesine ihtiyacınız yok. Aksine kendi kendinizi canlandırabilecek kadar güçlüsünüz. Sizler Mars gezegeninin kuvvetli savaşçılarısınız. Mars istekleri elde etme gücü demektir.Korkusuzca ilerleyiniz, öncü gücünüze güveniniz, cesaretli olunuz, tutkularınızı, yaratıcı yönlerinizi açığa çıkarmak için güçlü bir adım atınız.


BOĞA: Kararlılık gücü evrenin size sunduğu özel bir armağandır. Yeni teknolojilerden yararlanmak, sosyal hayatınıza önem vermek ve istikrarlı bir şekilde ilerlemektir. Sizin bilgi ve deneyimleriniz, üretkenliğiniz ve güvenilirliğiniz bir çok insan için ışık gibidir.
Sizin ilerlediğiniz yolda sağlamlık ve doğruluk vardır. Kendisine sizin kadar hakim bir burç mensubu az bulunur. Sözleriniz öylesine doğruluk payı içerir ki, olduğunuz gibi görünmeniz ve göründüğünüz gibi olmanız son derece kolaydır. İşte bu durum sizi diğerlerinden ayıran önemli bir ayrıcalıktır. Ürettiklerinizle tanındığınız için, toplum içinde itibarınız daima yüksektir. El attığınız her iş sağlamlaşır, işler hale gelir.


İKİZLER: Yöneticiniz Merkür, iletişimin, algılamanın, bağlantı kurmanın, aklın sembolüdür.
Size daima insanlarla kaynaşmanız da rehberlik edebilir. Bu sayede bulunduğunuz her yerde ışıl ışıl parlayabilirsiniz. Siz insanlara akıllıca tavsiyelerde bulunabilen, manevra yeteneğine sahip, hareketli insanlarsınız.Gözlem gücünüz ve ikna kabiliyetiniz oldukça yüksektir. Her konuda konuşabilecek ve paylaşımda bulunarak bilginizi yayabilecek zekaya sahipsiniz.Sağlıklı sağduyunuz ile her durumu ve olayı çerçeve içine alarak değerlendirmesini yine herkesten önce yapabilen kişilersiniz.


YENGEÇ: Yöneticiniz Ay gezegeni, sizi ışığıyla sarıp sarmalar ve size nerede bulunmanız gerektiğini yansımalarıyla gösterir.
Siz de bilirsiniz ki, istediniz mi yapamayacağınız şey yoktur. İnsanlardan uzak kalmadan, hayatın sıkıntıları karşısında bocalamadan, umutlarınızı dimdik ayakta tutarak geleceğinizi şekillendirebilecek kadar güçlüsünüz.
Sezgileriniz ve içgüdüleriniz size arkadaşlık ederek, hedeflerinizi gerçekleştirmeniz de kolaylık sağlar.Toplumun ihtiyaçlarına duyarlı olan ruhunuz, uyum sağlama yeteneğinizle birleştiğinde iki misli kuvvetlenebilir.




BAŞAK: Mantık, açıklık, detaylar vasıtasıyla bütünlük oluşturmayı bilen sizler, gözlem gücünüz ve mantığınızla çalışkanlığınız ve pratikliğinizle insanlığa faydalar sağlayabilir, becerikliliğiniz, organizasyon yeteneğiniz ve gözlem gücünüzle nerede durmanız gerektiğinin bilinci içinde öne çıkarsınız. Güç kaynağınız olan çalışkanlığınızla ve verimlilik gücünüzle mükemmeli istersiniz. Çünkü buna layıksınız.İlgili olmak ve yardım etmek sizin özünüzdeki en önemli cevherdir.Üretime olan katkınız sayesinde insanlar fayda bulurlar, sorumluluk duygunuz sayesinde sizi örnek alırlar. Değişen koşullara kolayca uyum sağlarsınız.



ASLAN: Her şeyi yetenekleriniz, kendinize özgü stilinizle gerçekleştirmeyi bilen siz Aslanlar liderlik gücünüzü toplumsal arenada göstermek için atılımda bulunmaktan, özgüveninizi ön planda tutarak ilerlemekten, insanlarla bir arada olmaktan asla vazgeçmeyiniz. Çünkü sizin olmadığınız bir Dünya oldukça zevksiz, keyifsiz bir yer haline gelir. Aşk size özel olarak sunulmuştur.
Yaratıcı ve sanatsal yeteneklerini sizin kadar güçlü bir şekilde sergileyen burç az bulunur.Aklınıza koyduğunuz bir şeyi yapmamanız mümkün değildir. Girdiğiniz her ortam ışıklanır ve konuştuğunuz her kişi ne kadar farklı olduğunuzu hemen anlayabilir.
l

TERAZİ: Bulunduğunuz yerde huzur, güzellik ve aşk vardır. Olaylar ve insanlar arasındaki her türlü durumu, tarafsız bir şekilde değerlendiren sizler, tüm gücünüzü, yeni bir hayat kurabilmek, yeni bir sayfadan hayata bakabilmek için ön planda tutabilir, sosyal hayatınızdaki yerinizi başarılarınızla belirlersiniz.
Yaşamınız boyunca hakikati arayan sizler, kendi gerçeğinizi çizmek için umutla yol alabilirsiniz.Net düşünmekten hoşlanan akıllı ve iyi tasarlanmış stratejilerle ilerleyen sizler, toplumun üst kademelerinde görev alabilir, hakkı ve a



AKREP: Yüreğiniz ve kafanızın içindeki mücadele gücünüzü, kararlılığınızı, reddedilemez üstünlüğünüzü asla küçük tepelere çıkmak için değil, zirveleri fethetmek için kullanırsınız.
Sizi başarıya çağıran sesi duymazlıktan gelmezsiniz. Bu ses sizi başarıya adım adım yaklaştırır ve toplumun en üst kademelerinde bulunmanız adına teşvik eder.
Başkalarının asla cesaret edemediği, hatta hayal bile edemeyeceği kadar yükseklere tırmanmak için gereken cesaret ve değişime açık yürekliliğinizle gözünüzü başarıya dikerek, rakiplerinizi geride bırakmak için canla başla çalışırsınız.



YAY: Baktığıyla yetinmeyen, bilgilenmek için delice arzu duyan, her zaman için yüksekleri hedefler ve özgüven duygunuzu ayakta tutabilirsiniz.
Hayatın zorlu yollarında, karşınıza çıkabilecek her türlü engeli, yöneticiniz Jüpiterin size verdiği inanç gücüyle aşarsınız.
Sizler uzak yolların kaptanlarısınız. Bilindik yollarda ilerlemek yerine, kendinize yeni bir hayat kurabilmek için uzakları hedef alırsınız.
Büyümeye, gelişmeye, genişlemeye açık ruhunuz, sıradan olanla asla yetinmez, rutin bir hayatın içinde kaybolup gitmeyecek kadar özeldir. Hangi engel, hangi kişi ve durum sizin bağımsız karar alma gücünüzün önüne geçebilir ki?


OĞLAK: Yöneticiniz Satürn gezegeninin güçlü titreşimleri altında, güvenle ilerlersiniz. Toplum içindeki konumunuzu, hedeflerinizi gerçekleştirerek sağlamlaştırabilirsiniz.
Hırsınız yolunuzdaki azığınız, amaçlarınız itekleme gücünüz, bugüne dek oluşturduğunuz tecrübeler ışığınızdır. Eğer sizler olmasaydınız, başarı denilen olguyu tanır mıydık, elde ettiklerimizin değerini bu denli anlar mıydık? Hayır bu asla mümkün olmazdı.
Evren size sabır denilen muhteşem bir güç sunmuştur. Bu güç eninde sonunda sizi ödüllendirir, ektiğiniz her tohumun ağaca, ağaçların ormanına dönüşmesini sağlar.



KOVA: Yolunuz ne kadar çetin olsa da, özünüzde bulunan farklılık ışığı ve yöneticiniz Uranüs sayesinde her türlü riski göze alarak kararlılıkla ve hızlı bir şekilde hedefinize ulaşabilirsiniz.
Bu güç size bilgi edinmenizde ve bilgiyi cesaretle ifade etmenizde rehber gibidir. İçinde bulunduğunuz durumla yetinmek yerine, daha iyi olması adına çaba sarfeder ve yılgınlık göstermeden kitlendiğiniz amaç için özgürce savaşabilirsiniz.
Bilirsiniz bir şeye inandınız mı, güvendiniz mi son derece inatçı davranabilir, elde etmeden bırakmazsınız.



BALIK: Hayallerinizi gerçeğe dönüştürmeniz için gerekli olan inanç ve sezgi gücü sizlere özel olarak sunulmuştur.
İşte bu sayede önünüze çıkan engelleri aşabilmeniz kolaydır. Baskılar altında çökmeden, yeni bir sayfa açmaya gönüllü olan sizler, hayatla, insanlarla evrenle uyum içinde yaşarsınız.
Nereden geldiğinizi ve neyin içinde yol aldığınızı size bildiren doğal güçleriniz, başkalarına daima şifa olmuştur.
Yöneticiniz Neptünün size sağladığı vizyon, hayal gücü ve empati yeteneği başkalarını kıskandıracak kadar güçlüdür. Sınırsızlık ne demektir? Sınırsız düşünce ile kendini geliştirmek, büyütmek ne demektir? Bunu size sormak, sizden öğrenmek gerek

23 Eylül 2013 Pazartesi

23-30 EYLÜL 2013 HAFTALIK BURÇ YORUMLARI...








KOÇ: Bu hafta enerjiniz düşük olabilir,kendinizi halsiz,güvensiz hissedebilirsiniz.Bu sebeple bu hafta tartışmalardan ve ikili ilişkilerden uzak durmalısınız.Başkalarının isteklerini gerçekleştirirken çok dikkatli olmalısınız.

BOĞA: Bu hafta çalışma hayatınızda ciddi hareketlenme ve değişimler olacak.Bu evreyi iş açısından çok iyi değerlendiriniz.Yeni iş başlangıçları yapmak isteyen Boğalar bu hafta bunu çok rahat gerçekleştirebilirsiniz.
Kendinizi politik davranmanızı gerektirecek olayların içinde bulabilirsiniz.

İKİZLER: Bu haftanız çok eğlenceli ve enerjik geçecek.Kendinizi enerjik ve hayat dolu hissedeceksiniz.Güneşin 120 lik açısı sizin aşk hayatınızdaki sorunları çözmenizde yardımcı olacak.
Haftanın ilk yarısında duygusal açıdan kendinizi dengeli hissedeceksiniz.

YENGEÇ: Bu hafta haklı olsanız dahi susmanızı tavsiye ederim.Güneşin 90.derecelik sert açısı sizin aile içi sorunlar yaşamanıza ve sert tartışmalar yaşamanıza sebep olabilir.Bu hafta bol bol meditasyon yapmanızı tavsiye ederim.

ASLAN: Belli konulardaki tercihlerimizi açıkça dile getirerek kendinizi mutlu edebilirsiniz.Bu hafta kısa mesafeli yolculuklar yapabilirsiniz.Hafta içi 25-27 Eylül Güneş-Uranüs zıt açısı sizi aile içinde tartışmalara ve istenmeyen zıtlıklara götürebilir.

BAŞAK: Güneşin 30 günlük geçişi sizin maddi evinizde gerçekleşeceğinden dolayı maddi konularda yoğunluk yaşayabilirsiniz.Hafta içi 25/27 Eylül aralığında Güneş Uranüs zıt açısı sizi ticaret hayatınızda zorluklarla karşılaştırabilir.

TERAZİ: Bu hafta Yöneticiniz Venüs sizi güzellik ve estetik konusunda desteklemeyebilir.Kendinizde gerçekleştirmeyi düşündüğünüz değişiklikleri ertelemenizi tavsiye ederim.Hafta başı Uranüs- Merkür zıt acısı sizi ticaret hayatınızda olumsuz etkileyebilir.

AKREP: Bu hafta Venüs 20.günlük geçişi sizin burcunuzda gerçekleştirecek.Aşk ve duygusal enerjiniz oldukça yüksek olacaktır.Bu hafta ikili ilişkileriniz de uyumu yakalayacaksınız,iyi değerlendirmelisiniz.Evlilik teklifine hazırlıklı olun.

YAY: Çok sevindirici haberler alacağınız bir hafta olacak.Bu hafta cinsel dünyanız oldukça hareketli geçecek.Kurmuş olduğunuz hayallerin gerçekleştiğini göreceksiniz.Alışverişlerde dikkatli harcamalar yapmanızda fayda olacaktır.Uranüs- Merkür zıt acısı sizi maddi dünyanızda etkileyecektir.

OĞLAK: Bu hafta İletişim sorunu yaşayabilirsiniz.Güneşin 30 günlük geçişi sizin kariyer evinizden olacak.Bu nedenle kariyerinizde bazı sorunlarla karşılaşabilirsiniz.Etrafınızdaki insanları iyi analiz edin ve kariyerinizi koruyun.Bu hafta kendinizi yorgun ve özgüveni ni kaybetmiş olarak hissedebilirsiniz.

KOVA: Güneşin 30 günlük geçişi sizin yolculuk evinizden geçecek.Bu hafta uzun ve yorucu yolculuklar yapabilirsiniz.Aile içinde huzursuzluk yaşayan Kova lar,bu hafta tüm sorunları halletmiş olacak.Uranüs- Merkür zıt acısı sizi maddi konularda zorlayabilir.Hafta içi 25-27 Eylül duygusal boşluğunuzu artırabilir.

BALIK: Bu hafta kozmik rüyalar göreceğiniz bir hafta olacaktır bunu iyi değerlendirirseniz ve meditasyona ağırlık verirseniz sizin için çok olumlu olacaktır.Hafta içi 25-27 Eylül hislerimizin dorukta olacağını gösteriyor.Oldukça mistik bir hafta sizi bekliyor.Evlilikte problem yaşayabilirsiniz fakat geçicidir,fazla dikkate almayın.

BU HAFTANIZIN AŞKLA,MUTLULUKLA,HUZURLA VE BARIŞLA GEÇMESİ DİLEĞİYLE.SEVGİLER.

21 Eylül 2013 Cumartesi

Rüyalar








Sanki babamla konuşuyor; ona yeniden "Seni seviyorum." diyordum. Anca o uyanmamda ısrar etti; iyi olduğunu ve kendi uzun yolculuğuna çıkması gerektiğini söyledi. Bir rüyada da onu tren istasyonunda gördüm ve trenine nihayet binince de içim rahat etti çünki vedalaşmakla o kadar vakit kaybetmişti ki neredeyse harika bir tatile çıkmak üzereyken vasıtasını kaçıracaktı. Bu rüya uzun bir dizinin sonuncu rüyasıydı. (C. M., Framingham, Massachusetts)
Yirmi üç yaşındayken, ailem Florida'dan Washington'a geldi; orada çok hasta vaziyetteki sevgili büyükbaba dahil, birçok akrabamızı bıraktık. Büyükbaba öldüğünde, yeni evimize taşmalı sadece bir hafta olmuştu. Kendimi ona çok yakın bulurdum; altı yaşımdan beri beni yetiştiren oydu. Ölüm haberi beni o kadar üzdü ki, önce eski evimize koştum. Ancak orası da bana dar geldi; yeni evimize iki hafta sonra dönebildim. Aradan bir ay geçti ve harika bir rüya gördüm.

Rüyamda Florida'dan hiç ayrılmamıştım ve ölmek üzereyken büyükbabamı evimize getirmiştim. Sadece uyuyakalmış gibiydi 

ve onunla ilgilendim. O an bunun bir rüya olduğunu anladım ve ağladığımı fark ederek uyandım. Yastığım yaşlar içindeydi. Ancak rüya devam etsin istedim. Tekrar uykuya daldığımda, büyükbabamın odasındaydım ve rüyayı sürdürdüğümün farkına vardım. Büyük bir sükûnet içinde, bana beni çok sevdiğini söylemeye koyuldu; iyiydi ve artık kendi ailKadim zamanlardan beri rüyaların insana ruhsal mesajlar ilettiği düşünülmüştür. Norveç mitolojisinde rüyaların, ölülerin canlılarla iletişimde bulunduğu bir seviye olduğu anlatılır.

Avusturalyalı ilkel bir kabilenin şöyle bir deyimi vardır:
"Bizi rüyasında gören bir rüya var."

Kâhinler, peygamberler, şairler ve psikoanalistler, rüya sembolizminin önemini belirtmişlerdir. 20-30 yıldır rüya lâboratuvarlarındaki çeşitli araştırmacılar rüyalarla duyular dışı algılama ve önceden bilme arasındaki pozitif ilişkileri elde etmişlerdir. Yaqui Kızılderililerinden, büyücü Don Juan, Carlos Castaneda'ya bilgi adamı olması için rüyalarını kullanmayı öğretmiştir.
İnsanın zaman zaman kendi deneyimlerinin yaratıcısı olması gerçeği, rüya alanında, öteki her yerden daha açıktır. Çünki insanı şaşırtabilecek dış realite burada yoktur. Rüyalarda Tanrı ya da dünyadan ayrılmış kişiler rüya yolcusuyla iletişimde bulunuyorlarsa, yer, karakter, plân, anlatım ve sembolizm kişinin imajinasyonuna bağlı olarak oluşur. Bu imajlar yansır ve zihninde görüntüler hâline gelirler.

Rüya deneyimleri, insana rüyaların, varlık ve onun zihninin birbirleriyle iletişim kurdukları daha büyük bir konuyu içine alan birçok fonksiyonu yerine getirdiklerini söylemektedir. Varlık, kozmik uyumla bağlantısının farkında olduğu için, zihnin anlayabileceği ve daha ileri psişik gelişmesinde kullanacağı bilgilerle zihni besler. Aynı şekilde, rüyalar, şifa dahil, psişik çalışmanın bütün alanlarında kullanılabilir.
Şifa ve özellikle uzaktan şifa çalışmaları üzerine yapılan araştırma ve uygulamalar hasta kişinin şifa etkisini rüyalar kanalından kolaylıkla algıladığını göstermiştir. Bu tip pisişik çalışmalarda rüya dünyasının ideal bir ortam olduğu anlaşılmıştır.

Süjelerin uyku öncesinde yaptıkları konsantrasyon ve hazırlık çalışmalarının rüya hâlinde oldukça etkin rol oynadığı saptanmıştır. Şifa çalışmalarında rüyalardan başarılı şekilde yararlanıldığı bilinmektedir. Benzer yararlar lüsid rüya çalışmalarında da elde edilmektedir.

Şimdi lüsid rüyalardan yararlanarak şifaya kavuşan kişilerin aktarımlarını ve konu ile ilgili araştırmaları inceleyelim:


Zihni İyileştirmek, Bedeni İyileştirmek

1979'da ayağımı kırdım. Ben bir dansçıyım. Çalışmadan yaşamımı sürdürmem mümkün olmadığı gibi, üç ay boyunca yürümeden oturmak niyetinde de değildim. Doktor, altı ay için dansı aklımdan bile geçirmememi söyledi. Ben de her gece, kazanın olduğu dans provasını rüyamda görmeye çalıştım; tek isteğim, ayağımın üzerine yanlış biçimde düşmeme sebep olan hareketi değiştirmekti. Birçok denemeden sonra rüyamda, düşme meydana gelmedi ve bunu zihnime işlemeye çalıştım. Aradan üç hafta geçmeden, hasta ayağımla dans etmeye başladım. Uç ay sonra doktora tekrar gittim ama dans ettiğimi söylemedim. Bana ayağımın çok iyi kaynadığını ve bir süre daha kullanmamam gerektiğini söyledi. (D. M., Studio City, California)

1970'de, motosikletle giderken bir araba bana çarptı. Bir ayağım kırıldı; apandisitim de yara aldı. Apandisitin alınması için bir ameliyat geçirdim. Ameliyattan birkaç gün sonra, hastahanede dinlenirken, hastahane odasında bedenen mükemmel hâlde havada yüzer gördüm kendimi. Sonra, kırık bacağım askıya alınmış şekilde, aşağıda bedenimi gördüm; her yerime çeşitli tüpler bağlı gibiydi. Bedenimin üzerine eğildim, arada bir yaraların acısını hissediyor, arada da rüya bedenimin tüm tamlığıyla odada uçuşunu yaşıyordum. Rüya hâlinde, bu tamlığı bir armağan gibi fiziksel bedenime vermeye karar verdim. Fizik bedenime onu sevdiğimi ve iyileşeceğini söyledim. O gün uyandığımda ağrı kesidlere artık ihtiyacım yoktu ve bütün tüpleri de çıkardım. Ertesi gün bütün çalışanları, koltuk değnekleriyle dolaşmaya hazır olduğuma ikna etmiştim.
(R, B., Spokane, Washington)

Bu deneyimler, lüsid rüyaların, zihinsel iyileşmede olduğu kadar fiziksel iyileşmede de yararlı olabileceğini göstermekte. Bu, lüsid rüya uygulamalarının tartışmaya en açık alanı olmakla beraber, rüyacıların aktarımları ve teorik kanıtlar böyle bir olasılık olduğunu gösteriyor. Rüyaların şifa amaçlı kullanı­mı, bölüm başında da değindiğimiz gibi kadim dünyada çok yaygındı. Hastalar şifa tapınaklarına gider ve kendilerini iyileştirecek ya da hastalıklarını teşhis edip tedavi yöntemleri önerecek rüyaları beklerlerdi.

Lüsid rüyalar, zihinsel bir imgeleme biçimi olarak, hayal kurma, psikodelik ilâçların yarattığı hâller ve ipnotik halüsinasyonlarla ilgili bir durum arz eder. Dr. Dennis Jaffe ve Dr. David Breşler "zihinsel imgeler kişinin saklı, içsel güçlerini harekete geçirir; bunlar ise şifa sürecinde ve sağlığın korunumunda dev bir potansiyel yardım demektir."
İmgeleme, psikanalizden davranış düzeltmeye dek, ayrıca fiziksel iyileşme için de, çok çeşitli tedavi yaklaşımında kullanılmaktadır.

Örnek olması açısından, potansiyel imgelemenin üzerinde bir hayli çalışılmış bir biçimini ele alalım: ipnoz. Derin trans durumunda ipnotik rüyalar gören kişiler, lüsid rüyalarla birçok ortak nokta taşıyan deneyimler aktarırlar. İpnotik rüyacılar, aşağı yukarı her durumda, rüyalar sırasında en azından kısmen rüya gördüklerinin farkına varırlar ve tıpkı lüsid rüyacılar gibi, en derin hâllerde imgelemeyi gerçek olarak deneylerler.
Derin ipnoz durumundaki denekler, birçok fizyolojik işlevler üzerinde dikkate değer bir denetim sergilerler: alerjik reaksiyonlar, akan kanın durdurulması ve isteğe göre anestezi oluşturulması gibi. Ne yazık ki, bu dramatik tepkiler on ya da yirmi kişiden, ipnoza çok derin biçimde girebilen bir iki kişi için mümkün olmaktadır. Lüsid rüyalardan farklı olarak, bu yetenekler öğrenilebilir gözükmemektedir. Bu nedenle lüsid rüyalar, derin trans ipnozu kadar kişinin kendini yeniden düzenlemesi potansiyeline sahip olmanın ötesinde; nüfusun çok daha geniş bir oranı için uygulanabilirlik arz eder.

İmgelemenin tedavi amaçlı kullanımıyla ilgili bir başka örneğe daha yer verelim: Dr. Carl Simonton'un kanser hastalarıyla yaptığı çalışmalar. Dr. Simonton ve meslektaşları, standart radyasyon ve kemoterapiye ek olarak, şifa için imgeleme de uygulayan, ileri derecede kanser hastalarının ortalama olarak, ulusal istatistiklerin beklentilerine göre iki misli daha uzun yaşadıklarını belirlediler.

Ne yazık ki bu sonuçların ne ölçüde tekrarlanabilir olduklarını ve tam olarak nasıl işlediklerini henüz bilemiyoruz. Yine de bazı çarpıcı olanaklar sunmaktalar. En son çalışmalar, deneysel gerçekliğin ya da zihinsel imgelemenin canlılığının, fizyolojiyi ne derecede etkileyeceğinin de ölçüsü olduğunu gösteriyor. Herkesin her gece deneylediği rüyalar, aynı zamanda birçok kişinin normal koşullarda deneyleyebileceği en canlı zihinsel imgeleme biçimini de oluşturuyorlar.

Rüyalar o kadar canlılar ki, bunları uyanık gerçeklikten ayırmakta zorluk çekiyoruz. Bu nedenle, şifa için imgeleme konusunda da son derece etkin bir kaynak oluşturmaktalar. Üstelik, Stanford Üniversitesi'nde ve başkaca yerlerde yapılmış lâboratuvar araştırmaları, rüyada imgeleme ve fizyolojik tepkiler arasında kuvvetli bir ilişkiye işaret ediyor. Bu olgu, lüsid rüyalarda, kendi kendine şifa için yararlılığı kesinleşebilecek, yüksek düzeyde bir öz denetim geliştirmek için benzersiz bir olanak sunuyor.

Dr. LaBerge'nin bulgularına göre, lüsid rüyalarda şifa mümkün bir şey.

Göğsümde bir yumru Vardı; bir lüsid rüyada onu çekip çıkarttım. O kadar güzel, jeodezik bir katedrale benziyordu ki! Bir hafta sonra yumru kaybolmuştu. (B. R, San Rafael, California)
Bir yıl kadar önce bileğimi burkmuştum. Hayli şişmişti ve zor yürüyordum. Bir rüyamda koştuğumu hatırlıyorum... Birden bileğim o hâldeyken koşamayacağımı, demek ki rüya görüyor olduğumu kavradım. Bu noktada, rüyamdaki tavrım değişti; bileğimin ağrısı hafifledi ve bileğime rüyamdaki ellerimle dokundum ve bu, rüyamda yerimden zıplamama neden oldu. Bileğime dokununca elektriğe benzer bir titreşim hissettim. Hayretler içinde, rüyamda çevreme fazla elektriği atmaya karar verdim. Rüyayla ilgili tüm hatırladığım bu; ancak burkulmuş bileğimde hiç acı olmadan uyandım ve oldukça iyi yürümeyi de başardığımı gördüm.(C. P., Mount Prospect, Illinois)


Ölmüş ( Bedeninden Ayrılmış ) Yakınlarla İletişimde
Lüsid Rüya Örnekleri

Yıllar önce büyük annem ölünce, aylar boyu kimse yüzümü güldürememişti. O benim sanatsal ilham kaynağım ve danışmanımdı. Onu kendime inanılmayacak derecede yakın hissederdim ve ancak ölümünden sonra bunu tüm yoğunluğuyla hissettim. Bu konuda hiç bir şey düzelmeme yardım etmiyordu. Kocam, bana lüsid rüya görme yeteneğimi hatırlattı. Büyük annemi rüyamda sık sık görürdüm. Bunu bir lüsidite işareti olarak kullanabileceğimi söyledi. Ben de yapmaya karar verdim. Çünki lüsidleşince ona nasıl olduğunu, nerede olduğunu sorabilecektim. Kendisini ne çok sevdiğimi ve bana sanat konusunda ne çok şey kazandırdığını bir kez daha söyleyebilecektim.
Tekrar rüyamda göründüğünde çok üzgündüm; rüya gördüğümü fark edemediğim için plânımı uygulayamadım.
Birkaç gece sonra, yine rüyamda belirdi. Günlerdir kendimi uyanıkken hazırlıyordum: "Büyükannemi rüyanında görürsem, bunun bir rüya olduğunu hatırlayacağım." Ve bir gün lüsidleştim. Bunun bir rüya olduğunu fark etmiştim ancak gene de çok canlı ve gerçek görünüyordu. Sanki canlı gibiydi. Nasılsın diye sorunca, biraz sıkıntıyla yanıtladı: "Ah canım, bilemiyorum...

Neredeyim bilmiyorum gibi." Bu rüya onunla temas kurduğum için beni sevindirmekle birlikte, sıkıntılı olması beni üzdü. Bir dolu soru ise, şaşkın zihnimi epeyce oyaladı: Gerçekten de "bir yerlerde" miydi? Yoksa sadece benim hayal gücüm mü? Ne düşüneceğimi bilmiyordum. Onunla yeniden konuşmayı o kadar çok istiyordum ki.

İki hafta sonra onu tekrar gördüm ve derhâl lüsidleştim. Nasıl olduğunu, nerede olduğunu sordum. "O kadar da yerinden edilmiş hissetmiyorum, Laurie." dedi ve pek anlayamamakla beraber, oldukça mutlu biçimde "bir yerde" olduğunu söyledi. Onu uzun uzun kucakladım ve fazla ağlamamaya gayret sarf ettim; onu ne çok sevdiğimi ve hep seveceğimi söyledim; beni dans etmek için yüreklendirmiş ve hep yanımda olmuştu.

Rüyamda tıpkı yaşıyormuş gibiydi; güzel, soylu yüzü hiç değişmemişti; huzurla uyandım. Belki ruhuyla gerçekten temas kurdum; belki de sadece kendi iç benliğimle konuştum. Bilemiyorum, Sadece bu iki rüyadan sonra içimde bir şeylerin yerine oturduğundan eminim. Büyükanneme ait bir şeylerle temas kurduğumu hissettim ve ona hep söylemek istediklerimi söylemiş oldum. Bu rüyalardan kısa bir süre sonra, üzüntülerim de kaybolup gitti.
(L. C, Portola Valley, California)

Geçenlerde harika, çok rahatlatıcı bir rüya gördüm; bir yıl önce ölmüş olan babam, sabahın erken saatlerinde yanıma geldi ve "kalkma vakti geldi." dedi; tipkı ben küçük bir kızken yaptığı gibi. Rüyada aslında hiç konuşmadık ancak bir biçimde iletişim kuruyorduk. Birazdan uyanmam gerektiğini söylemek için odama geldi. Sonra evimin her odasını tek tek dolaştı. Bana her şeyin çok güzel gözüktüğünü hissettirdi; yapılacak bir iki iş vardı ancak hiçbiri üstesinden gelemeyeceğim şeyler değildi. Aynı zamanda bana, fiziksel olarak benimle olmasa da hep behimle olacağına dair güvence verdi. Sonra gelip yatağın kenarına oturdu ve elimi tuttu: Ona defalarca teşekkür ettim ve gerçekten yanımda olduğu duygusuyla uyandım. Rüya esnasında rüya gördüğümün farkındaydım ancak rüyanın akışına hiç müdahale etmedim.
(. A., Knoxville, Tennessee)

Babam bu yaz kanserden öldü ve bir dizi -rüya gördüğümün farkında olduğum- rüya gördüm ve uyanmamakta direndim çüemle yaşamımı sürdürmek üzere, yanından ayrılmam gerekiyordu. Tekrar uyku hâline geri döndü. Uyandığımda, ölümünü kabul etmeye başladığımı hissettim. (L. L., Yacolt, Washington)

Lüsid rüyalarda zorlukları aramak ve çözmek, kişiye çok daha yüksek bir duygusal denge sağlar ve yaşamın zorluklarıyla uyum sağlama gücü verebilir. Bilincinde olunmamasına rağmen mutluluğu sınırlayan sorunları çözmeye yardım eder. Lüsid rüyalar, kişilerin farkında oldukları belli güçlüklerle özellikle ilgilenmekte de kullanılabilir. Kişileri en çok yoran sorun kaynaklarının başında kişisel ilişkiler gelir. Birçok durumda, sorunu ilgili kişiyle görüşmek mümkün olmaz; kendi başımıza çalışmamız gerekir. Bu gibi çözümler "iç ayarsızlık" kapsamındadır çünki kişinin dünyaya karşı hareketlerini değiştirmesiyle çözülemezler. Yukarıdaki örneklerde kanıtlandığı üzere, lüsid rüyalar, aile üyeleri ve yakın arkadaşlarla bitmemiş duygusal meselelerin hâili için kişilere yardımcı olabilmektedir.

Önemli bir ilişki bittiğinde kişiler endişe yaratan çözülmemiş meselelerle karşı karşıya kalırlar ve bu durum ilerideki ilişkilerini bile etkileyebilir." Uyanık yaşantıda, bu gibi şeyleri, ölmeden önce babanıza söylemeniz imkânsızdır. Yine uyanık yaşantıda, eski bir sevgiliye telefon açıp onunla bitmemiş sorunları konuşmak pek az insanın yapabildiği bir şeydir. Oysa, araştırmacılara göre lüsid rüyalar vasıtasıyla çözüme ulaşmak mümkündür. Elbette, karşı taraf gerçekte orada mıdır, görüldüğü durumda mıdır, yoksa rüya görenin imajları mıdır bunları tam olarak bilmek Metapsişik biliminin araştırma alanına girer. Bu tip deneyler yaşayan kişilere, konunun pratikte fazla üzerine gitmeden ruhsal araştırmalarla ilgili kitapları ve çalışmaları inceleyerek bilgilenmelerini öneririz. Bu noktada Lüsid rüya araştırmacıları konunun bu yönünü ön plâna çıkarmak yerine kişinin bu konuda elde edeceği fayda üzerinde durmaktadırlar. Onlara göre önemli olan çözüm gerektiren iç çatışmanın önüne geçmektir. Rüyalar yukarıdaki örneklerin gösterdiği gibi; bedenini terk etmiş yakınlarımızın beden sonrası yaşamlarıyla bizi karşılaştırabilirler. Bu karşılaşmalar lüsid rüyalarda, tekrar onlarla olduğumuzu ve kalplerimizde yaşadıklarını hissetmemize yetecek ölçüde gerçektir.

Tıpkı Mevlâna'nın özdeyişinde olduğu gibi:

"Öldüğümüz vakit, mezarlarımızı arayacak yerde; nerede olduğumuzu insanların kalplerine sorun."


Lüsid Rüyalarda Yaşanan Aşkın Deneyimlerden
Birkaç Örnek

Rüya gördüğümün farkındaydım; kendimi sonsuz bir boşlukta buldum; artık "ben" değildim; "Biz"dim. Bu "Biz" karanlıkta ışıldayan bir saf ışık küresiydi. Ben bu varlık güneşinin dış çeperindeki birçok bilinç merkezinden biriydim. "Biz" enerji ve bilincin bütünsel bir toplamıyız ve her ne kadar birbirimizden bağımsız çalışabilsek de, sanki tek bir bilinciz ve kusursuz bir uyum ve denge içinde çalışıyoruz. Bir bedenim ya da ruhum yoktu. Sadece enerjiydik ve her şeyi bilen bilinçtik. Tüm karşıtlar mükemmelen birbirini tamamlıyor ve yer yer birbirini iptal ediyorlardır.

Bütün galakside tınlayan bir nota vardı, ancak şu an hatırlayamıyorum. Rüyanın daha sonraki kısmında ben/biz sonsuzlukta bir dörtgen yarattık -yeryüzünde yaşama açılan bir kapı. İçinde doğa sahneleri yarattık ve ben o kapıya yöneldim; insan biçimi aldım ve bunları deneyledim. Toplam on kadar sahne vardı. Ancak bu arada benim bilincim ayrı değildi ve Biz, tek bir varlık gibi çalıştık; yine de ayrı ayrı bilinç düğümleri bulunuyordu. Tüm bunlar olurken son derece Lüsid'dim. (C. C, Whitter, Kaliforniya)

Bir yıldan fazla doğu dinlerini, özellikle de Budizm, Cainizm ve Hinduizmi araştırdım. Bu sırada "Şiva'nın Dansı" denildiğini sandığım bir lüsid rüya deneyledim. Rüyamda rüzgârdan, yağmurdan etkilenmiş bir Hindu heykeli vardı. Ona baktıkça, bütün görüş açım kırılmaya başladı. Sahne, televizyon seyrederken olan "karlanma"ya benzedi. Rüya sırasında acaba retinam, optik sinirle bağlantısını kopardı mı diye aklımdan geçti. Sonra rüya gördüğümü fark ettim ve algıladığım şeyin Evren'in temelinde yatan ilksel enerji olduğunu anladım. Çevremdeki her şeyle derinden derine bağlıydım ve birdim. Sonsuzluğu yeniden keşfetmiş gibiydim. Ya zaman durdu ya da ben zaman engelinin ötesine geçtim. (T. D. Clarksville, Tennessee)


Gerçeği Keşfetmek İçin Bir Vasıta

"Rüyalar, bilgi ve deneyim havuzlarıdır ancak genellikle gerçeği keşfetme vasıtası olarak ihmal edilirler." Tarthang Tulku
Bin yılı geçkin süredir Tibetli budistler, lüsid rüyaları, kişisel gerçekliğin aldatıcı doğasını deneylemek ve benliğin gerçek tabiatını keşif ve aydınlanma için kullanılan bir dizi uygulamanın bir parçası olarak değerlendirmek için ele almışlardır.

Sufilerin de lüsid rüyaları ya da buna çok benzer bir şeyi ruhsal amaçlarla kullanmış olmaları muhtemeldir. Ünlü on ikinci yüzyıl sufisi Muhiyeddin İbn El Arabi, şunları kaydetmiş: "Kişi rüyalarında düşüncelerini denetlemelidir. Dikkat yeteneğini geliştirerek büyük yararlar elde edebilir. Bu büyük değere sahip yeteneğe ulaşmak için herkes çaba göstermeli."
Tarthang Tulku, lüsid rüyaların yararlarını şu şekilde açıklıyor: "Rüya sırasında yapılan uygulamaların deneyimi, gündelik deneyimlerimize aktarılabilir. Örnek olarak rüyalarımızda gördüğümüz korkunç görüntüleri, barışçıl unsurlara çevirmesini öğrenebiliriz. Aynı süreçten yararlanarak gün boyu yaşadığımız olumsuz duyguları da, daha yüksek bir farkındalığa dönüştürebiliriz, yani, rüya deneyimlerimizi çok daha esnek bir yaşam geliştirmekte kullanabiliriz."

Tulku "sürekli uygulamayla" diye devam ediyor; "uyanıklıkla rüya hâli arasındaki farkın giderek daha az ve daha az algılanması gündeme gelir.

Uyanıklık deneyimleri çok daha canlı ve çeşitli hâle gelirler; sonuç ise çok daha saydam ve incelmiş bir farkındalıktır... Bu tür farkındalık, rüya çalışmaları temelinde geliştirilebilir ve bir iç denge oluşturmakta kullanılabilir. Farkındalık tüm canlı organizmayı geliştirdiği biçimde zihni de besler. Farkındalık,'zihnin daha önce görünmeyen cephelerini aydınlatır ve gerçekliğin yepyeni boyutlarını keşfetmek için önümüzde bir yol da açar."
Kadim bir Tibet lüsid rüya Yoga el kitabı olan "Rüya Hâlinin Doktrini"ne göre, belli bazı rüya denetim tekniklerinin uygulaması kişiye rüyalarda akla gelebilecek hemen her şeyi yapma imkânı verir. Tulku da benzer bir iddiada bulunuyor: "İlerlemiş yogiler, rüyalarında hemen her şeyi yapabilirler. Ejderha ya da mitolojik kuşlara dönüşebilirler, büyür, küçülür ve ortadan yok olabilirler; çocuklarına geri döner, deneyimleri yeniden yaşar ve uzaya dahi açılabilirler."
Bu düzeyde rüya denetiminin istekleri tatmin imkânı çok cazip gözükmekle birlikte, Tibetli rüya yogileri, bakışlarını ufak tefek arayışların ötesine yöneltirler. Onlar için lüsid rüya "gerçekliği keşfetmek için bir vasıtadır; rüya hâlinin öznel do­ğasını deneylemek ve fark etmek için bir imkân olmanın yanında, uyanıklık deneyimini de zenginleştirmektedir. Bu türden bir farkındalık onlara göre olasılıkla en derin bir önem taşır.

Gerçeklik deneyimimizin, doğrudan ve kalıcı olmayıp öznel olduğunu fark etmenin pratik bazı sonuçları vardır. Tulku'ya göre, tüm deneyimlerimizi sübjektif olarak düşündüğümüzde, yani tıpkı rüya gibi olduklarını düşündüğümüzde, "bizi o güne dek sınırlamış tüm kavram ve kimlikler de bir ya­na atılır. Öz kimliğimiz çok daha esnek hâle gelir; sorunlar hafifler. Aynı zamanda çok daha derin bir farkındalık düzeyi gelişir." Bunun sonucunda, "en zor işler bile zevkli ve kolay hâle gelir. Her şeyin bir rüya olduğunu fark edince, saf bilince ulaşırsınız. Ve bu farkındalığa varmanın yolu, tüm deneyimlerin tıpkı rüyalar gibi olduğunu anlamaktır."

Rüya Hâlinin Doktrini kitabıyla ilgili bir açıklamada, rüya yogasını anlamak için uzun «uygulama ve deneyim gerektiği anlatılır. Serüveni tamamlamak için hem kuram hem de uygulama şarttır.

Rüya yogasının yolunu başarıyla kat edenler, sonunda şunları öğrenir:

1. RÜYALAR İRADE YOLUYLA DEĞİŞTİRİLEBİLİR
Kişinin zihinsel güçleri yoga yoluyla yeterince geliştirildiği zaman "...boyutsal özellikleriyle madde ya. da biçim; büyüklük, küçüklük ve sayısal özellikler; çoğulluk ve tekillik, tamamen kişinin iradesine tâbi olur." Sebatla deney yapma sonucunda rüya yogisi her rüyanın, sadece istemek yoluyla dönüştürülebileceğini anlar. Birçok lüsid rüyacı bunu deneyiminden bilir.

2. RÜYALAR SABİT DEĞİLDİR
Sonraki adımda, yogi şunu öğrenir: "Rüya hâlinde ve rüyaların tüm çeşitli versiyonlarında sadece zihnin bir oyunu söz konusudur. Yani her şey birer serap kadar uçucudur." Deneyimli lüsid rüyacılar bunu da gözlemişlerdir. Rüyalar gerçekçi görünürler ancak uyanıklık algıları gibi kalıcı, sabit değillerdir.

3. UYANIKLIK HÂLİ ALGISI DA RÜYALAR KADAR GERÇEK DIŞIDIR
Bu adımda, yogi, uyanık hâlde duyuların algıladığı tüm biçim ve şeylerin esas doğasının, rüya halindekiler kadar gerçek dışı olduğunu öğrenir. Yani her iki hâlde de otomatik bir özellik hâkimdir. Bu aşamada yoginin bilgisi deneyim olmaktan çok kuramsal bir nitelik taşır. Daha önce de değinildiği gibi, rüya hâli ve uyanıklık hâlinin ikisinde de dünyanın zihinsel tasvir, tasarım ya da modellerine ulaşmak üzere aynı algı süreçlerinden yararlanılır. Bu modeller, ister rüya ister fizik dünya ile ilgili olsun sadece birer tasarımdır. Bu nedenle birer "göz bağı" sayılırlar çünki temsil ettikleri şeylerin kendisi değillerdir. Tıpkı haritanın ülke; yemek listesinin yemek olmaması gibi.

4. BÜYÜK FARKINA VARIŞ; HEPSİ BİR RÜYA
Son adım, büyük farkındalığa götürür. Uzay ve zamanın olgusal dünyası içindeki her şey, tıpkı rüyalar kadar gerçek dışıdır." Zihni bir televizyon alıcısına benzetirsek, büyük farkındalık, ekranda oluşan hiçbir şeyin bir görüntü, bir göz bağından farklı olmadığını anlamaktır. Örnek vermek gerekirse, "Zihin sadece düşüncelerden ibarettir." demek büyük farkındalık olmaz; çünki bu bir kuram değil bir deneyim sorunudur. Bu açıdan "Evrensel yaratılış... ve içindeki tüm olgusal şeyler" sadece "Göksel bir rüyanın içinde olanlardır." Rüya yogisi, gerçeklikle ilgili bu yeni bakış açısını doğrudan deneyler.






Şifa Veren Rüyalar, Bütünlük
vendüz Öğüt
http Sağlık
://www.spiritualizm.com/kitap/kitaplikruyalaryarar8.html

11 Eylül 2013 Çarşamba

BURÇLARIN ÇİZDİĞİ STRATEJİLER..



  • Efendim buyrun size, Sivri, Hınzır ve Cüretkar bir dille, Burçların ”Bi Dakka Ya… Burada Ters Giden Bişi Var!” anındaki stratejiler....

  • Hepimiz bazen değişen ortamlar karşısında zayıf ve savunmasız hissederiz… O zaman bir maske takarız yüzümüze ve onun arkasında güvende kalıp, toparlanmayı umut ederek bekleriz. Oysa dışarıya verdiğimiz görüntü bambaşkadır! Efendim buyrun size, Sivri, Hınzır ve Cüretkar bir dille, Burçların ”Bi Dakka Ya… Burada Ters Giden Bişi Var!” anındaki stratejileri…

  • KOÇ: Uyyy en beter Koç, kendini kırılgan hisseden Koçtur! ”En güçlü benim bi kerem… Hiyhoyt!!!” diye ortada gezerken, gafil avlanan bir Koç’un bu duruma karşı geliştirebildiği tek savunma şekli, dudağı sarkık, kendini elletmeyen, atarı tutmuş bir velet gibi davranmaktır! Ne deseniz sırt döner, ne verseniz yere atar… Aslında kavgası kendisi iledir. ”Koç Kafası”na göre, başarısız olan, iktidardan düşer… İktidardan düşen ise sevilmez! Koç bu hissi, etrafındakilere ”sen ne kadar beceriksiz ve hatta bir de edepsiz olsan da, annecik seni seviyor” dedirterek aşmaya çalışır. Ama bilin ki o halleri ne sevmeye, ne dövmeye gelmez :) )) En akıllıcası,  dengesini bulsun diye azcık kendi haline bırakmak ve ”kahrını çektirdiği anne” durumuna düşmemektir. Zira hazret bu durumuna şahit olan ve ona akıl vermeye kalkan insana da sonradan pek sıcak bakmaz ;) O kendi burnunu kendi sürter… Kanayan yarasını da anca kendi geçirir… Kimsenin de zayıflığını yüzüne vurmasına müsaade etmez. O KADAR!

  • BOĞA: Boğa’ya göre güvende olmak ZENGİN ve GÜÇLÜ olmaktır… Öyle değilse bile öyle GÖRÜNÜR ki, herkes onun zaafını bilip, ezemesin! Zengin adam naapar; yer içer, hesapsız tüketir! Boğa, içindeki zayıflığı hissettikçe, üstüne sardığı ihtişam göstergelerinin miktarını arttırır. ”Bir gram et bin ayıp örter” lafı adeta Boğa için yazılmıştır :) Eskaza yeme içmeyle iş olmayan bir Boğa ise, mutlaka üstüne başına bir şeyler  alır…  Bir de fiziksel varlığını hissedebilmek için ayıptır söylemesi ”aganigi naganigi”ye sarar :) ))  Yani fındık, fıstık, iç çamaşırı ve parfüm satıcılarına gün doğaaarr :) )) Haa bir de, onların girdiği ”kronik tüketici” durumunu elverişli bulanları, MAİYET’lerine katıp, etraflarında – ikinci bir göbek kadar anlamsız duran – bir insan çemberiyle de gezebilirler… Böyle zamanlarda, uyarı almaya katlanamamak gibi bir durumları da vardır… Yapılacak en iyi şey, AYAK UYDURMAMAKTIR :) Aynaya dümdüz bakıp, kendini hiç sevilmeyecek bir şey gibi görmeye başladığı gün, Boğa kendi kendiyle hasbıhal edecek ve ağır ağır da olsa makul bir ayara gelecektir…

  • İKİZLER: Kendinden hoşnut olan İkizler sorar ve talep eder… Hoşnut olmayan İkizler ise namütenahi şikayet eder :) )) Güvenini kaybetti mi, birdenbire dünya meselelerine sarar… Bir şeylere ANTİ olup, huzursuzluğunun suçunu birilerine yükler ve kendini de kurban durumuna düşürüp, sorumluluğu sırtından atar! Böyle dönemlerde – normalen kapısına bağlasalar durmayacağı tarzda  - bir takım fikri ve manevi gruplara dahi katılabilir… Organik temizlik ürünlerine ya da GDO’suz gıda bulmaya sarabilir… Hormonsuz Anamur Muzu ve Adapazı patatesi bulamadığı için potasyumsuz kaldığına kendini inandırıp, geceleri bu duruma bağlı ”huzursuz bacak” sendromu yaşar! Halbuki sadece uyku tutmamıştır ama sakın yüzüne vurmayın :) ))) Tabii bu arada etrafındakilere de, sorumsuz, bilinçsiz, kaygısız davranışları yüzünden dünyanın sonunu hazırlamakta olduklarına dair sivri eleştiriler yöneltmekten geri durmaz :) )) Sonra hayatına kendini iyi hissettirecek bir şey girer ve İkizlerin içine kaçmış olan ukala böcek çıkaaar gider :) )) O böcek yok olana kadar İkizlere fazla bulaşmayın… Ne dese ”HE” deyin tamam mı :) )))

  • YENGEÇ: Yaw bu yavrucaklar zaten pimpiriklidirler :) )) Bir de kendilerine güvenleri azaldı mı, hepten zorlanırlar… Yengeç’i en güvensiz hissettiren durum YALNIZLIK’tır! Bütün yoksunluk, kayıp, endişe durumlarını, birilerini hayatlarında tutmaya çalışarak ve onların varlığının kendisini  koruyacağına inanarak atlatacaklarını zannederler. Ama hayat zamanın bir kesitinde, birilerinin yolunu mutlaka bizimkinden ayırır ve Yengeçciği bununla baş etmeyi öğrenmek durumunda bırakır… İşte böyle DERİN YAS zamanlarında Yengeç’in yaptığı en büyük hata, hemen bir kişinin yokluğunu bir başkası ile ikame etmeye kalkmaktır! ”Denize düşen yılana sarılır” sözü adeta Yengeçler için söylenmiştir… Amaaa, bir kez bir insanın hayatındaki varlığını garanti olarak görmeye başladımı da, Yengeç farklı bir moda geçer haberiniz ola :) )) O zaman da yargılama ve düzeltme, yani güvenlik unsuru olarak gördüğü kişiyi, daha bi kendine uygun hale getirme prosesi başlar :))) Ne çok bilmiş, ne ”üstü çiçekli böcekli kılıfla kaplı kumanda aleti” Yengeçtir onlaaarrrr :) )))

  • ASLAN: Yaw Aslan’ın kendine güvenen hali de biraz zordur elbet :) )) Yani sürekli her şeyin EN BİŞEY’i olan biriyle yanyana olmaya kim uzun süre tahammül edebilir! Ama güvenmeyen hali  - emin olun – tarifin ötesinde zordur… Şimdi bir kere bunlar, üretim bandında ”kötüyüm… yardıma ihtiyacım var” düğmesini takan kişi süresiz izinliyken imal edilmişlerdir. Hata yapabileceklerine inanmak istemezler. İnkarı mümkün olmayan şekilde hataya düştüklerinde ise, full depresyona girerler! İşte o dönem biraz sıkıntılıdır… O tatlı dilli, cömert, şakacı, şeytana papucunu ters giydiren Aslan gideerr, yerine somurtkan, kimseye güven duyamayan, alaycı, sivri dilli, insanların duygularına aldırış etmeyen, hırçın biri gelir. Daha ileri vakalarda, etrafındakileri yüzsüzce kullanmaya, kandırmaya, kendisine sunulan imkanları sorumsuzca tüketmeye de eğilim gösterebilir. Dibe vuran Aslan’ın alkolizme de yatkınlığı olur ya da bir tür zararlı maddeyi aşırı şekilde tüketerek, kendine de zarar verebilir… Ona destek mestek verilmez! Depresyona giren Aslan, onun afra tafrasına izin vermeyen ve Japon usulü bir disiplin içeren türden, profesyonel bakıma ihtiyaç duyar… ”Herkesin düşebileceğini ama sadece gerçekten cesur olanların ayağa kalkıp yola devam edeceğini” anladığı zaman ise, özüne dönebilir :)

  • BAŞAK: Zaten ”şüphe duymak” üzerine kurulu bir dünya görüşü olan bir insan, bir de üstüne güven krizine girerse ne olur? Elbette, ABARTIR! Sorunu abartır… Kendini eleştirmeyi abartır… Başkalarına kızmayı abartır… Sorgulamayı abartır… Kaygılanmayı abartır… Eh tabi nihayetinde durum kangren olur. Ve Başak ”başarısız” olduğunu düşündüğü işin kapısını, bir daha açmamak üzere kapatır. Bu hayatından kalkan bir cenaze gibidir… SAKINNN ama SAKIN bu durumdayken ona ”Ne var ki yaw… O kadar da dert etme. Herşeyin bir çaresi bulunur.” demeye kalkmayın! Onun yasını anlamsız bulduğunuzu düşünmek hem kendine olan güvensizliğini arttırır, hem de size gıcık olması garanti altına alınır :) Hele de onun namına işe el atıp çözüm üretmeyi filan hiiiç aklınızdan geçirmeyin :) )) Aboooovv… Bir Başak’ın en tahammül edemeyeceği şey, komik ve beceriksiz görünmektir. İyisi mi – yani ille de ona destek olacam diyorsanız – dikkatini kesinlikle başarılı olabileceği bir şeye çekin. İyi yaptığı şeyleri hatırlarsa, güvensizlik yaratan konuda da, yeni çözümler arama cesaretini bulabilir. Öneride bulunmak yerine, çözümün onun aklına gelmesi için küçük ipuçları verin. Bir şeyin peşine bizzat düşmek ve ulaşmak, ona ilaç gibi gelir :)

  • TERAZİ: Güven krizine giren Terazi, kendini buzdan bir  duvarın içine hapseder! Onu görür ama erişemezsiniz… Onu kaygılandıran durumla arasına kesin çizgiler çeker ve ilgi göstermeyi reddeder. Kayıtsıza bağladığı durumlarda, ”Mutfakta yangın var” deseniz, ”Kapısını çek şekerim, duman içeri gelmesin” diyecek kadar ileri gidebilir :) Aslında gizli gizli, görünmez bir  elin sorunu halletmesini ve o tekrar dönüp baktığında kaygılanmasını gerektirecek şeylerin ortadan yok olmasını ümit etmektedir. O absürd duyarsızlığı içinde öyle çaresiz görünür ki, işe el atıp, onu rahatlatmaya kalkışan birileri illa ki bulunur! Bu durumda Terazi ne yapar? Yapılana kusur bulur :) )) ”Onu, şunu, bunu da düzelt madem…” diye yardım eden iyi niyet sahibine mangal maşası muamelesi yapar… Bir şekilde başkalarını kendi çıkmazının sahibi haline getirip, kendini üstten bakan bir konuma geçirmeye çalışır. Her şeyin tam istediği gibi olmasında ayak diretir… Onun için uğraşanları canından bezdirir. Sonra bir an gelir ve olayın kendi istediği mecrada yürümesinin hiç bir imkanı kalmadığını idrak eder! İşte o anı görmek gerekir :) )) O hırçın gergin insan birden sahneden çekilir… yerine bir uzlaşma üstadı gelir! Endişe ettiği duruma öyle bir teslim olur ki, kendini savunmasına gerek kalmaz :) )) O ara sizi yok sayacaktır… Aldırmayın :) Dengesini bulur bulmaz  - o sıkıcı dönemde verdiğiniz nazik destek için – fazla detaya girmeksizin bir teşekkür edecektir…

  • AKREP: Ne güveni…? Siz bakmayın onların ”küçük dağları ben yarattım, büyüklerin de temelini attım ama başka proce çıktı” der gibi ortalarda dolanmasına… Akrep bünyesi, zaten ne kendine ne de dünyaya güven duymayan bir bünyedir :) İnsanların onlar için ne düşündüklerine aldırmamalarının temel nedeni de, zaten kimsenin kimseyi eleştiremeyecek kadar fazla kirli çıkısı olduğuna dair sonsuz inançlarıdır :) )) Onlar güven krizine filan girmezler! Durum krize girer ve Akrep kafasını kullanır :) Kimsenin aklına gelmeyecek çözümleri üretmelerinin nedeni, zaten fırtınanın gelişini alttan alta sezmiş ve A, B, C,…Z planlarını yapmış olmalarıdır. Herkesin onun yüzüne ”Hah, işte şimdi ayvayı yedi!” der gibi baktığı bir durumda kalırsa da, insanları riske dahil eder. Siz Akrep’i tehdit edemezsiniz, zira Akrep sizin hakkınızda daima sizin onunla ilgili asla sahip olamayacağınız kadar fazla bilgiye sahiptir. Çok üstüne gelinen Akrep, hiç düşünmez direkt rezalet çıkartır :))) Bir bakarsınız Akrep bir patlayıcı kuşak sarmış beline, elinde de bir Zippo çakmak … bir sürü insanın orta yerinde bas bas bağırıyor; ”Ya beni de kurtarırsınız, ya da hep  beraber batarız!”

  • YAY: Ayyy… İşte bir Yay’ın en hüzünlü hali de budur! ”Çıkmayan candan umut kesilmez!” sözünün mucidi gibi davranan ve en olumsuz koşullarda bile bir çıkış yolu bulmak için gayret gösteren Yay, çöktü mü … onu kimse toplayamaz. Zira onun kendine güvenini kaybetmesi, hayata dair bütün umutlarını da kaybetmesi ve yaşamanın bir anlamı olmadığını düşünmeye başlaması demektir. Etrafında her daim insanlar olsun isteyen ve her ruh halini başkalarıyla içli dışlı yaşayan Yay, güvensizlik krizi kulvarına girdi mi birden kendine döner ve adeta bile isteye yalnızlaşır… Ona müdahale etmek neredeyse imkansız gibidir, zira elinizden kaçıp gitmenin ve kendince bir dünya haline gömülmenin bir yolunu illa ki bulacaktır. Gerçeği kabul etmemek adına en olmayacak işlere kalkışabilir. Ferrarisini satıp Tibet’e gider… Bir gemiye tayfa yazılır… Karşısına çıkan ilk kişiyle evlenip, bir de çocuk yapana kadar onun ruh eşi olmadığını fark etmez… Berduşa bağlar… Alkolik olur… Derin depresyonun keşfedilmemiş diplerine yolculuk yapar… Bu devrede, kendiyle yaşayabileceği en büyük yüzleşmeyi geçirecektir. Güven krizini atlatıp hayata dönen Yay ise, hakikaten bilgelik kapısından geçmiştir :)

  • OĞLAK: Üfff… ya çok sevimsiz ve hoyrat bir şey olur! Derinliğini kaybeder… Hırtlaşır :) ) Hayatında plan, düzen, sistem diye bir şey kalmaz… O anda neye mecbursa onu yapar ama bir sonraki adım hakkında kör olur. Üzerine bir sakarlık, bir basiretsizlik çöker. Kesinlikle bencilleşir. İşinin ve hayatının sahibi olmak yerine, aksi giden her şey için etrafındakilere bağırıp çağırır… Yani Oğlak Oğlak olmaktan çıkar, öküze bağlamış bir mahalle delikanlısı olur :) )) Öyle bir durumda Oğlağa gereken şey, reddedemeyeceği kadar kıymet verdiği birinin, ona ihtiyaç duymasıdır! Ya da sıfırdan başlayıp, kendini helak edercesine uğraşmak zorunda kalacağı bir proje… Dağdan düşmenin yarattığı korkuyu geçirecek tek şey, yeni bir dağa çıkmaktır :) )) Verin kendine güvenini kaybetmiş Oğlak’a vicdanı yüzünden kaçmayı beceremeyeceği bir sorumluluk ya da akıllı adamı deli edecek türden bunaltıcı bir iş… Oğlak o işi toparlarken, kendini de toplar, güvenini de tazeler… Nirvanayı da bulur :) ))

  • KOVA: Güvenini kaybetti mi Kova’ya KAL GELİR! Onlar dünyanın en ”oda yanmaz suya batmaz” insanlarıdırlar ya… Vasat insanların yaşayacağı türden başarısızlıklar Kova’nın başına gelince, ”Yani şimdi bi dakka ya… bi dakka nasıl yani ya?” süreci biraz uzuuuun olur :) )) Hayatın sıradan kaygılarına değmeden, sadece onun yakalayabildiği dalgaların üzerinde zekice surf eden ve kendi gezegeninin Küçük Prensi olan Kova, yer çekiminin onu da bağladığını anladığı zaman, hayatla arasına panik atak ya da agora-fobi gibi psikosomatik engeller dahi koymaya kalkabilir! İç hesaplaşma, alıp verme, kendini hayattan alacaklı çıkartma ve herkesi hırsız ilan etme, sonra kendini beş para etmez biri ilan edip çöp tenekesine girip üstüne kapağı kapatma gibi süreçler birbiri arkasına gelir… O ara, ”Nen var?” diyene ”Niye… ordan bakınca ezik mi görünüyorum?” gibi absürd cevaplar vermesi… ”Senin için ne yapabilirim?” diyene, ”Ben hiç birinize minnet etmemmm! Başımın çaresine bakarımmm!” diye hönkürmesi mümkündür :) )) Kovanın bu anlamsız ”Nefret et ama acıma” tribinden çıkması için yapılacak en iyi şey, ona bir iş vermektir. Kendini yeniden işe yarar hisseden Kova, anında ”kaybeden” modundan çıkar… O gayet iyi bildiğiniz ve paso gıcık olduğunuz ”tepesi antenli küçük yeşil  adam” geri döner :) ))) Vadaaaaa :) ))))

  • BALIK: Balık’ın kendine güvenmek, güvenmemek gibi bir paradigması yoktur! Onun işi, ortamı sezmek ve gereğini yapmaktır… Güvensiz bir ortamda kaldığını idrak eden Balık – şaka gibi ama – KENDİNİ BULUR :) )) ”Nassın be yaaa…” sorusuna ”Aynı be yaaa!” cevabını veremeyecek durumda olduğunu anladı mı, Balık kısmı harekete geçer! Suyun fazla soğuduğunu ya da gereksiz ısındığını fark edince, hemen konum ve tutum değiştirir… Bir bakmışsın günleeerdir kah orada kah burada dolanan Balık, sırra kadem basmış :) Kişisel değil, genel bir kriz ortamında kalan Balık ise, herkesi şaşırtabilir! Aaa, bir bakmışsın o kendine dönük insan, herkesle muhatap oluyor :) )) Kimsenin sormadığı soruları soruyor…. Mantıklı ve pratik açılım önerileri getiriyor :) )) Adeta ortamın yıldızı!  Şaşırdınız di miii… Şaşırırsınız tabi :) )) Balıkların sahip olduğu ”izlemede kalma” yeteneğinin, sanılandan daha güçlü bir nitelik olduğunu daha önce de söylemiştim ben size… Onun işi, kendini dünyanın formülünü çözmüş zannedenleri, şok etmektir! Çekin elinizi üzerinden! Size yaptırdığı her şeyin feriştahını yapar :) )) Boşaltın akvaryumunun suyunu, UÇAR BİLEM :) ))

  • kAYNAK: JUNO ASTROLOGY





: